Bitezi sevmek. Aslında belkide çocukluğumuzu aramak tarihte. Eski İstanbul , eski marmara ve eski insanlar. Bozulmamış bir çevre (kısmen) ve dostluklar. Ben yetmişli yılların suadiyesinde sanki bu günkü bitezi yaşamıştım. Sonra , elinizden kayıveren ve alınan bir oyuncak sanki o günler. Bitezliler çok uyanık ve dikkatli olmak zorunda , yoksa ne para , ne zaman bitezi geri vermez.
Bakın yıllar önce İstanbulu ziyaret eden romancı Edmondo de Amıcis (1846-1908) kaygılarını nasıl kağıda döküyor. " Valide sultan köprüsünden İstanbulu seyrederken aklıma sıklıkla aynı soru geldi. Acaba bu şehir bir, iki yüzyıl içinde ne hale gelecek ? Çok yazık... Güzelliğin modern medeniyete kurban edilmesi süreci o zamana kadar çoktan tamamlanmış olur. İstanbulu gelecekteki haliyle görebiliyorum , yeryüzünün en güzel şehrinin kalıntıları üzerinde , doğunun Londrası kasvetli ve tehtidkar bir görkemle yükselecek. Tepeler bir hizaya gelecek , korular kesilecek , parlak renklere boyalı evlerin yerinde yeller esecek, ufuk her taraftan yüksek ve sert hatlı apartman bloklarıyla kapanmış olacak. İşçilerin konutları ve atölyeler , binlerce fabrika bacası ve çan kulesinin arasında tek tük kalacak. Uzun , düz ve düzenli caddeler İstanbulu ızgara gibi , on devasa semte bölecek, telgraf telleri , gürültülü kentin çatıları üstünde , tıpkı kocaman bir örümcek ağı gibi çaprazlar örecek. Valide sultan köprüsünün üstünden gün boyunca silindir şapkalar ve kasketlerden oluşan siyah bir sel akacak, Topkapının gizemli tepesi bir zooloji parkına , yeditepe kalesi bir hapishaneye bakırköy doğal tarih müzesine dönüşecek. Hepsi bir araya gelince sonuş sımsıkı ,geometrik , faydalı gri ve çirkin bir şehir olacak. Kocaman karanlık ve daimi bir bulut Trakyanın güzel , ne artık dindarların dualarının , ne aşıkların sefkatli bakışlarının , nede şairlerin şarkılarının yükselmeyeceği göğünü örtecek....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder